SBS Türkçe’nin şen kahkahası Özen Özüner: “Radyoyu hep çok sevdim"

Özen Özüner.jpg

Özen Özüner (Önde, solda) SBS Türkçe Radyosu'nun ilk programcılarından Gülçin İncekara'yı (Önde, sağda) 2015 yılında stüdyoda ağırlamıştı.

1988-2018 yılları arasında tam 30 yıl boyunca SBS Türkçe Programı’nda görev yapan Özen Özüner, bu süre boyunca işe hep aynı aşkla geldiğini anlatıyor...


SBS'in 50'nci kuruluş yıldönümü kutlamaları kapsamında, bu süre boyunca SBS Türkçe programına emek verenleri sizlerle buluşturmaya devam ediyoruz...

Bu kez konuğumuz, 1988'den 2018 yılına kadar, tam 30 yıl boyunca SBS Türkçe programında görev yapan gazeteci Özen Özüner.

1979 yılında ailesiyle Adana'dan Sydney'e göçen ve gazetecilik eğitiminde özellikle radyo dalını tercih eden Özen Özüner, SBS Türkçe ile başladığı meslek yolculuğunda her günü zevkle andığını anlatıyor.

Çocukluğunda kahvaltı sofrasında babasıyla haber bültenini dinleyen, akşamları babaannesi ile arkası yarına kulak veren Özen Özüner, iş hayatına muhasebeci olarak başlamış. Daha sonra gazetecilik eğitimi alarak, SBS'te Türkçe haberleri sunmaya başlamış.

"Radyo çocukluğumdan itibaren hep vardı hayatımda" diyen Özüner, SBS Türkçe'de geçirdiği 30 yılı, röprotajımızda özetledi.




Seda Ercan

Bugün SPS Türkçe Programı'nın Sydney programcılarından Özen Özüner'le birlikte SBS'in 50. kuruluş yıl dönümünü kutluyoruz. Özen Hanım, yayınımıza hoş geldiniz.

Özen Özüner

Merhaba, hoş bulduk.

Seda Ercan

Ben sizinle çalışma fırsatı bulamadım daha önce ama bugün sizinle SPS Türkçe Programı için buluştuğum için çok şanslıyım, çok da mutlu oldum. Yeniden teşekkür ediyoruz katıldığınız için.

Özen Özüner

Rica ederim, benim için bir zevk.

Seda Ercan

Özen Hanım, sizin SPS ailesine katılma hikayenizi dinleyeceğiz ama önce sizin ailenizle Avustralya'ya göç hikayenize bir kısacık değinebilir miyiz lütfen?

Özen Özüner

Elbette. Annem babam Avustralya'ya göç etmeye karar verdiklerinde ben 17 yaşındaydım, S2'nin sonuydu. Adana'dan geldik Sidney'e. O zamanlar babam ikinci kez iflas etmişti. Yeni bir iş bulması, yeniden veya başkası için çalışması çok zordu. Bizim kardeşimle ben özel okula gidiyorduk. Onların masraflarını ödemesi çok zordu. Göç edelim dediler ve geldik. Sidney'e geldik ilk önce. Burada bir yıl yaşadıktan sonra babam küçük bir yere gidelim dedi. Bu büyük kentte emin değilim geleceğimizden dedi. Sonra ben çiftçilik yapmak istiyorum dedi. ...ve shepparton’a göç ettik. Orada beş yıl yaşadık, sonra yeniden Sydney'e geldik. Göç hayatımın çok kısa özeti böyle.

Seda Ercan

SBS Türkçe programıyla yollarınız nasıl kesişti Özen Hanım?

Özen Özüner

O da çok enteresan bir hikayedir. Ben muhasebe memuru olarak çalışıyordum. Çünkü TEİF'te bir yıl muhasebe okumuştum ikinci yılda bitirmeden. Fena değildi, ancak birkaç yıl sonra... Canıma takıldı, sıkılmaya başladım. Ne yapabilirim diye araştırıyorum, düşünüyorum. İşe giderken her gün Sydney Morning Herald gazetesini alırdım. Orada sabah çayı molasında okurdum. Bir gün açtım. UTS, University of Technology Sydney, journalism okuluna mature age studentları kabul ediyor. Tam dedim, bu bana göre, işte bu. Başvurdum, kabul ettiler. İkinci yılın sonuydu sanırım. Eve geldim. O zamanlar telesekreter vardı telefonlarda. Telesekreterde bir mesaj var. Bir erkek sesi, merhaba, ben SBS'den haber odasından arıyorum. Özen, Özüner’le görüşmek istiyorum. Wolfgang Zegler'i hiç unutmam. Bana telefon edin lütfen, dedi. Tabii hemen ertesi gün telefon et. Dedi ki... Türkçe programında haberleri yapan kişi çıktı gitti. Bizim haber yapan birine ihtiyacımız var dedi. E beni nasıl buldunuz dedim. Üniversitede muhakkak Türkçe konuşan bir öğrenci vardır. Üniversiteyi aramış ve Türkçe konuşan tek öğrenci benim orada o zaman. Benim sırap on numaranı vermişler. Çağırdı. Birkaç hafta, sadece öğrenmek. Oraya gittim haftada iki gün. Daha sonra, hadi sen yapabilirsin artık, haberlere başla dediler. Haftada iki gün, üç gün sürekli gel dediler. Ben hem son yıl üniversiteyi journal’sm okudum, hem hafta sonları SBS'de Temporary olarak çalıştım. O bittikten sonra, üniversite bittikten sonra da Permanent Part-Time iş açıldı. Ona girdim ve macera böylelikle başlamış oldu.

Seda Ercan

Kimler vardı o sırada SBS Türkçe programında?

Özen Özüner

Ayşe Kemikoğlu vardı, grubumuzun başkanıydı. Gürçin İncekara vardı ki SBS'de Türkçe programında çıkan ilk ses. 1974'ün sonunda SBS başladığında o vardı. Sonra ben girdikten sonra... Bora Kanra işe girdi. Sonra Feriha vardı. Feriha Güney işe girdi. Bir süre sonra Bora Kambere'ye gitti. İşi bıraktı. Feriha, ben ve Ayşe üçümüz yıllarca beraber çalıştık.

Seda Ercan

Kaç yıl çalıştınız SBS kurumunda Özen Hanım?

Özen Özüner

SBS'de işte hayatımın büyük bir bölümü. Otuz yıl neredeyse tam anlamıyla.

Seda Ercan

Maşallah. Kaç yılında emekli oldunuz?

Özen Özüner

2018'De. 88'in sonunda işte geçici olarak gidip gelmeye başladığımızı sayarsak... ...88-2018 tam 30 yıl.

Seda Ercan

Peki ilk sunduğunuz programı hatırlıyor musunuz?

Özen Özüner

Ben de çok iyi hatırlıyorum. 1988'in sonunda haber hazırlıyorum. O zamanlar şöyle bir şey vardı. Haberciler ve programcılar ayrı çalışıyorlardı. Yani benim direkt bosum Türkçe programının başkanı Ayşe değil, haber odasının editörüydü.

Seda Ercan

O yüzden sizi onlar aramış ve davet etmişti o zaman.

Özen Özüner

Evet. Çünkü haberciler program yapmıyordu, programcılar da haber yapmıyordu. İki ayrı daldı habercilik ve programcılık. Ancak ben işe girdikten sonra bir ara program açığı vardı. Ayşe dedi ki, bir program hazırlamak ister misin? İsterim tabii dedim. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü. Gazetede bir haber okudum. Kıbrıs'ta sınırda kadınlar, hem Yunan hem Türk kadınlar birlikte barış için yürümüşler. Kadınlar Günü'nü kutlamak için. Ben Kıbrıs'ta bunlardan birini bulmalıyım.

Seda Ercan

Kafanıza koydunuz.

Özen Özüner

Evet ama nasıl buldum onların telefon numarasını? Hatırlamıyorum. Buldum. Ondan sonra dedim ki, peki karşı taraftan Yunan bir yürüyen bir kadın telefon numarası verin bana. Bununla da İngilizce yaptım, Türkçe'ye çevirdim, koydum. Çok enteresan oldu. Şikayet edenler olduğu kadar beğenenler de çok olmuştu.

Seda Ercan

Ses getiren bir program oldu, ilk programınız.

Özen Özüner

Evet, evet.

Seda Ercan

Peki, şimdi siz stüdyoda şen kahkahalarınızla anılıyorsunuz hep.

Özen Özüner

Stüdyoda... Yok canım, neden öyle? Biz şu ara... Belki çok büyük programlarında arada bir öyle... ...espri yapan dinleyiciler olduğumuz zaman, evet. Çekinmiyordum. Doğru söylüyorsunuz, evet, çekinmiyordum. Çünkü daha önceleri böyle TRT havalı sunuluyordu programlar.

Seda Ercan

Siz daha rahat bir anlayışla yaklaştınız anladığım kadarıyla yani tarzınız öyleydi.

Özen Özüner

Çünkü Avustralya'da büyüdüm ben Türkiye'de yani Türkiye'de büyüdüm ama Avustralya'da öğrendim gazeteci, radyocu belki ondandır evet biraz daha rahattım. Değişti. Herkes artık rahat öyle. Artık kahkaha atıyordu. Evet, devam edelim.

Seda Ercan

Stüdyoda peki tek başınıza o ruh halini sürdürmenin bir sırrı var mı? Onu benimle de paylaşır mısınız mesela?

Özen Özüner

Hayır, şöyle. Uzun yıllar tek başıma değildim. Talkback programı yapıldığı zaman dışarıda bir arkadaşım oluyordu. Telefonu alıyordu. Gruptan arkadaşlarım geliyor, gidiyordu falan. Yani yalnız başıma değildim. Ben haberleri sunduktan sonra geçiyor Talkback. Telefonlarını alıyordum, programı sunan arkadaşımla stüdyoda beraber oluyordum. Son 7-8 yılımı neredeyse tek başıma yaptım, 6 yılımı. O biraz zordu, o çok zorladı beni. Sydney'de bir tek ben kaldım. Herkes ya emekli oldu, ya çıktı gitti. O zordu. Onu nasıl tutuyorsunuz? Herhalde iş aşkı. Çok severek başladım ben bu işe. Yani herkese söylediğim şey şuydu. Yahu her gün yeni bir şey öğreniyorum. Bu öğrendiklerimi Melbourne'de, Sydney'de birkaç bin kişiyle paylaşıyorum ve bunun için bana para ödüyorlar diyordum. Radyoda olmayı çok seviyordum. Çocukluğumdan beri radyo hayatımda çok önemliydi. Journalism okurken son dönemde bir dal seçmek zorundaydık. Çünkü hepsini birden okutuyorlardı. Radio journalism, print journalism ki gazete, bir de TV journalism. Bunun üçünü yapıyorsunuz ilk iki yıl. Sonra bir daha seçip onda ağırlaşıyordunuz. Ben hep radyoyu seçtim. Çok sevdim radyoyu. Çocukluğumun önemli hatıraları radyo değil. Babam mesela, sabahleyin kahvaltı yapıyoruz. Biz okula gideceğiz, o işe gidecek. Beraber kahvaltı yapıp, birden çocuklar, susun, haberler başladı diyor. Haberler dinleneni bitirene kadar kimse konuşmuyordu. Akşamleyin de babaannemle birlikte, Arkası Yarın programını dinliyordum. Ben cumartesi günleri pop müziği radyodan dinliyordum. TRT o zamanlar Avrupa pop müziğini çalıyordu, Türkiye pop müziğini çalıyordu. Benim için de onlar önemliydi. Radyo hep vardı.

Seda Ercan

Hayatınızda?

Özen Özüner

Çok. Çok sevdim radyoyu. Hala severim.

Seda Ercan

Sizce buradaki etnik toplumlar için neden önemli radyonun buradaki varlığı?

Özen Özüner

Valla şimdi neden önem taşıyor çok bilmiyorum. Zaten benim çalıştığım son yıllarda da beni biraz yoran soruydu bu. Niye hala dinliyor insanlar? Çok iyi bilmiyorum. Çünkü internet geldi, mertlik bozuldu. Artık radyonun önemi azalmaya başladı. Dinleyiciler değişti, dinleyiciler azalmaya başladı. Belki Türkçe duymak için dinliyorlar. İlk yıllarda çok önemliydi, bilgi almak için dinliyorlardı. Birbirlerinden haberdar olmak için dinliyorlardı. Sydney'de ne oluyor, Melbourne’da ne oluyor, bilmem. Şu dernek şöyle bir etkinlik yapıyor, öbür dernek böyle bir etkinlik yapıyor. İşte konser geliyor. Bu şeyler önemliydi.

Seda Ercan

Şimdi şunu da sormak istiyorum size. Nilgün'le konuştum. Size çok sevgilerini söyledi bu arada. Sizi Talkbacklerin kraliçesi olarak tanımladı. Sizce Talkbacklerin önemi neydi toplum için? Niye bu kadar sevildi?

Özen Özüner

Evet, enteresan. Birkaç sebebi var. Feriha'yla yaptığınız söyleşiyi dinledim. Onun dediği bir şey var. O çok önemli. Talkbackler Farklı düşüncelerin anlatılabilir, düşünülebilir ve insanların bunu konuşabilir olduğunu gösterdiği için önemliydi. Bir de dinleyiciler kendilerinin radyoda sesinin çıkmasını sevdiler. Görüşlerini diğer insanlarla paylaşmayı sevdiler. Burada Avustralya'daki radyolarda, ABC radyosunda çok yapılan, çok sevilen bir şeydi. Bizim dinleyiciler de yavaş yavaş bunu çok sevdi, katıldı. Talkbacklerde ilk önce bir uzman kişi o mevzuyu anlatıyordu. Mesela Avustralya gündemi diyelim. Benim çalıştığım zamanlarda Levent Efe, daha sonraki hafta Kazım Ateş. Onlar anlatıyorlardı o hafta Avustralya'da önemli olan şeyleri. Sonra biz dinleyicilere soruyorduk. Bu konuda ne düşünüyorsunuz diye. O fikirlerini anlatmayı sevdiler. Sanırım oydu.

Seda Ercan

Özan Hanım, siz SBS'in Sydney ve Melbourne programlarının birleşmesine de şahit oldunuz, öyle değil mi?

Özen Özüner

Evet, evet.

Seda Ercan

Dinleyici açısından bir fark yarattı mı bu birleşme?

Özen Özüner

Sanmıyorum. Çünkü artık ulusal çapta yayın yapmak iyi oldu. Buradaki dinleyiciler Melbourne’daki arkadaşlarımızın sesini duyuyor, dinliyordu. Oradaki dinleyiciler de bizi duyuyor, dinliyordu. Böylelikle yalnız üç kişi değil, altı kişinin birden sesi veya yedi, sekiz kişinin birden sesi ve haber tarzı ve program tarzı dinleyicilere sunuldu.

Seda Ercan

Peki sizin bunca yıllık meslek hayatınızda unutamadığınız anlar var mı?

Özen Özüner

Olmaz olur mu? O kadar çok yılı geçirdikten sonra çok şey var. Mesela Yaşar Kemal'le yaptığım söyleşide çok heyecanlanmıştım. O, benim Avustralya'dan aradığımı duyunca... ...merhaba, ben işte... ...Tilda, Tilda gel bak beni ta Avustralya'dan arıyorlar diye eşine seslenmişti. Evden alınan avucunlar konusunda, Perth’den yaşlı bir avucun kadınla konuştum, söyleşi yaptım. O anlattı evden kaçırışını. Stolen Generation raporu yeni çıkmıştı. Ve annesinin son kez onu kaçırdıkları arabanın peşinden koşarken tozlar içinde gördüğünü... ...ve ben hayatımda ilk kez o hikâyeyi dinlerken bir sonraki soruyu soramamıştım. Onu çok iyi hatırlıyorum. Beni çok etkilemişti onun hikayesi. Çünkü şöyle bitirdi hikâyeyi. Yıllar sonra annemi arayıp bulduğumda o İngilizce konuşmuyordu. Ben Aborijin gibi konuşamıyorum, demişti öz annesi için. Tiyatro mesela sanatçılarından Yıldız Kenter ile yaptığım söyleşide bir cümlesini hatırlıyorum. Hayatın çoğu çaba, yorgunluk, acılar ve bütün bunları tiyatroda o bir damla bal için yaşıyorum diyordu. Bir damla bal bütün hayat için geçerli demişti. Tarık Akan'la yaptığım söyleşi. Gençliğinde ben sanırım lise 1 öğrencisiyken ilk kez sınıftan kaçtım. Dört beş kız Tarık Akan filmini izlemek için kaçtık gittik sinemaya. Ona onu anlattım, gülmüştü. Sonra Tarık Akan'ın kendisiyle tanıştım Moskova'da. Nazım Hikmet'i anma törenlerinde tanışmıştım. Ona yeniden söyledim. Aa hatırladım. Avustralya'dan siz demişti. Daha o kadar çok var ki. Defterim var. Elimde defter var. Defterde o kadar çok isim var ki. Ama yani akademisyen, işte dediğim gibi tiyatrocusun, amacı, yazar. Her biri biraz iz bıraktı. Her biri benim belki gelişmemde. Umarım dinleyicilerin de öyle görüşlerinde belki biraz iz bıraktı. Biraz farklı baktılar belki. Bir yazarı kendi sesinden dinledikten sonra veya bir siyasetçi.

Seda Ercan

Aynı zamanda Türk toplumunda doğan, büyüyen yeni jenerasyonları da siz prezente ettiniz. Başarılarını paylaştınız değil mi? Bu da çok güzel toplum açısından.

Özen Özüner

Evet evet çok önemli. Feriha'yla Ayşe'nin başlattığı bir Gençlik programı var ki çok faydası oldu gençlere. Uzun yıllarda devam etti. Ve buradan o gençlik programında çalışan tüm arkadaşlara da yeniden teşekkür edelim. Gençleri çektiler radyoya. Sonra Melbourne'de de başladı gençlik programı. Orada da birçok yetenekli genç program yaptı. Bir pazar Melbourne yapıyordu, bir pazar Sydney.

Seda Ercan

Peki bu 30 yılın sonunda bir geriye dönüp baktığınızda, SPS Türkçe programında çalışmanın sonunda size kalan ne oldu? Nasıl bir his bıraktı sizde?

Özen Özüner

Bende nasıl bir his bıraktı? Dediğim gibi muhakkak bir tek bir söz konusu olamaz. Dünyaya bakışımı değiştirince inanıyorum o söyleşilere. ...beni belki biraz daha olgun bir insan yaptı. Belki biraz eminim, belki değil. Daha anlayışlı bir insan yaptı. Mutlu etti, beni çok mutlu etti. Diyorum ya, hani Orhan Bey'in bir şiiri var. Beni bu güzel havalar mahvetti. Bu güzel havalarda istifa ettim... ...Efkaf'taki memuriyetten. Beni SPS çok mutlu etti. Güzel havaları ben de güzel bir yaz gününde muhasebeden istifa ettiğimde... Uçarak, çok sevinerek gittim SBS'e. Ve SBS'in o “golden years” denilebilecek, altın yıllarında orada olduğum için de çok mutluyum, çok sevinçliyim. Dinleyicilerle aramızda çok güzel bir bağ oluştu. Onlar bizi sevdiler, biz onları sevdik. Şikâyet edenler de oldu, olacak da. Normaldir. Ama beni daha anlaştı, daha iyi bir insan yaptığına inanıyorum SBS'in de.

Seda Ercan

Özanan'ın programımıza katıldığınız için çok teşekkür ediyoruz size.

Özen Özüner

Ben size teşekkür ediyorum ve SBS'in 50. yılını canı gönülden kutluyorum.

END OF TRANSCRIPT

Share
Follow SBS Turkish

Download our apps
SBS Audio
SBS On Demand

Listen to our podcasts
Independent news and stories connecting you to life in Australia and Turkish-speaking Australians.
Understand the quirky parts of Aussie life.
Get the latest with our exclusive in-language podcasts on your favourite podcast apps.

Watch on SBS
Turkish News

Turkish News

Watch in onDemand